Eskilerden: Silinmeden Önce Yaşadım?
İlk paylaşım: 31 Mart 2019 (TNA)
Silinmeden Önce Yaşadım?
Silinmeden Önce Yaşadım?
Okuyacağınız şeyler hayal ürünüdür. Hayal pamuklarına baktığınızda neden gerçek olmasınlar?
Bu ne denli bir kuvvet? Gözlerim de aynı benim gibi bu performans karşısında şaştı ki yolundan şaşmadan gelen, göğü ve yeri sarmışken ben kendi karanlığımı çağırdığımı onun karanlığında fark ettim. Yolundan şaşmadan gelenin görevi biraz dolaylı mı olmuştu sanki? Kapıları açık herkesi bekleyen kara sarayı hatırlattı bana. Öyle muhteşem bir karanlığı var ki kim ne kadar isterse o kadar aydınlatıyor. Kara saray da selam verdiğine göre sisi bir süreliğine uğurlamamız gerekecek. Bu sefer sisi yeterince sevemedik. Oysa onun da güzelliği çevremizde kahkalar atmaktaydı. Gittikten sonra anarak onun güzelliğini, biraz da olsa karşılamış olmayı umuyorum.
Sabah uyandığımda korkularımla yüzleşmem gerektiğini anladım. Normal hisslerinin seni bunaltmasını; hayatımın ilerleyişini sorgulamakteyken etrafımda dolanıp durmasıyla farkettim. Yoğun bir sis dalgası gibi ilerleyişimde karşıma çıkıyor ve hala ellerime bakmaktayken bunu hatırlatacak bir dahaki sefere dek gözden kayboluyor. E, boş ellerine bakıp dururken başka ne olsun? Hayatın ilerleyişi, zaman bu sisin içerisinde anlamını yitirmişken ve bunalmışken zorlaşıyordu. Tutsak olmadığın halde karşında duran cam fanusun içindeki oluyordun. Evet, fanusu farkedebileceğin halde üzerindeki çamuru, gökyüzünü çocuk bahçesine çeviren hayal pamuklarının bile engelleyemediği yolundan şaşmadan sırf o gözlerini parıldatmak için gelenden yararlanarak kurutup; kendini uyuyan heykele çevirip, bir şekilde hapsoluyorsun. Görmek için üzerime perde örtecek değildim; etrafımdan beklenti içinde olmadan ama beklenti içerisinde de bırakmadan girmek istiyeceğim kara sarayda örtülmüş olacak perdeyi şimdiden giyip solucanlara defile yapacağım?
Geçmişimdeki anılar bu günlerde içlerinden en sevindiricileriyle beni cezbedip duruyor. Bedenimdeki bu yoğun hisler beni aşırı heycanlandırıyor. Ancak onları kaybetmek istemiyorum. Elimden istemsizce kayacaklar; sanki bir bulutun üzerinde oturuyormuşsunuz ve sadece bir süre sizi tartıp sonrasında sizi içinden geçirecekmiş gibi. Buluttan ayrılmak üzereyekken nasıl hissederdiniz? İşte bulutun üzerindeki son anlarımı düşünerek geçiriyorum. Hiç geçsin istemediğim zamanlar. Aslında geçmesini istemediğim, zaman değil. Geçen zamanın içerisinde bu duyguları yaşatmak ve onlarla yaşamak istiyorum. Gariptir ki bu duyguları hissedeli neredeyse bir hafta oldu. Daha önce de böyle şeyler hissettiğimi -ancak sıradan bir rüyayı hatırlayabildiğiz süre kadar- hatırlıyorum. Verdiği şey ise, çok güzel olduğunu sadece düşündüğünüz, saniyler içerisinde sizi umursamadan-ne kadar beyninizi zorlasanız da- kaybolan rüya görüntü izleri gibi. Bu izler sizi bazen öyle cezbeder ki konusunu burnunuzdan yüreğinize kadar bir çok noktada bulabilirsiniz.
Kara saraya vardıktan sonra yeşerebilecek ilk candan önce kara sarayın bahçesinde gece gündüz durmadan dört ayaklı bulutlar gibi otlanacak mıyız? Hem de bahçesindeyken? Hem de hayal pamuklarına benzeyen dört ayaklı bulutlar gibi? İsterseniz bir de bahçedeki otlar için birbirimize zarar verip, sadece yere dikilmiş ve yeri bile göremeyen gözlerimizle gördüklerimizi beğenmeyelim. Arada sırada gözlerimizle yan yan bakarak -bir şey yapıyormuşuz gibi gözükerek- birbirimize suç atalım. Hadi ama, bu bahçeye yolunu seçmiş ve yolundan sapmadan gelen hani hayal pamuklarını geçerek geliyor ya, dört ayaklı bulutları için mi? Dört ayaklı bulutları geçemeyecek mi?
Bahçeyi mutlu kılabilecek o kadar çok şey var ki sorun çıkaran şeyler bile bunun içerisinde olabilir. Sarayın kapısı hemen şurda veya burda. Çok yakında ve olması gereken yerde. Karanlık sarayın ne kadar aydınlık olabileceği ile ilgili çok güzel bir söz var: Düşünün! İki ayaklı koyunlar çok düşünürmüş. İstedikleri gibi gördükleri otlarını ve aslında görmeyi istemedikleri ancak bakışlarını ayıramadıkları diğer iki ayaklı koyunların otlarını. Oysa iki ayaklı koyunların hazineleri akıl almazdır. Karanlık sarayın içerisinde ve dışarısında da. Otlayarak tüketmeye göz dikkitiği bahçenin içerisinde ne kadar isterse istesin bitiremeyeceği hazineleri vardır. Ne öyle mi? Ne kadar düşünürsen düşün bunları duyunca şaşırıyorsun. Sonra dönüp iki ayaklı koyuna bakıyorsun ve “evet” diyorsun. Gerçekten öyle. Sonra sana diyor ki iki ayaklı koyun; “hayır!”. Ve yine aynı düşüncelerini daha da emin ve içtenlikle soluyorsun. Belki saçmalıyor olabilirim ama bundan emin değilim. Şimdiye kadarki bahçedeki koşturmam aynı bir koşturma gibiydi; öylesi de vardı böylesi de. Anın içindendi; şuan olduğu gibi. Dışarıdan baktığın zaman bu deli deli ne koşturuyor, dersin. Ben de derim. Koşuştururken bunları düşünmemeli miyim? Biraz da utanmaz oldum sanırsam. Bir şey denemek istiyorum. Benim gerçekliğimi bozan bir şey. Bazen çok ciddi şekilde hissediyorum. Kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ve bunlardan oluşturduğum noktalar var. Benzerlikleri var. Şu anki deneyeceğimin bile benzeri vardır. Sadece denemek için de düşünmüşümdür, kendiliğinden de gelişmiştir. Yalnız çok beklentiniz olmasın. Bu bana ait olan şeylerden biri olabilir. Basit bir şey ve herkes aynı tepkiyi vermeyebilir. Yine de zarar göreceğinizi düşünürseniz benim elimi tutmaya çalışın. Birazcık uzattım elimi, denedikten sonra da dokunmayı deneyeceğim. Bunları söylemek beni sevindiriyor. Olabileceğini düşünüp mutlu oluyorum.
Daha önce fiziksel olarak denememiştim, bakalım olacak mı? Şu an ne yapacağımı bildiğim için yapacağım şeyin etkisi çok olmayacak. Tepkilerim sonrakiler için. (Denemek için kolunuza hissedebileceğiniz basit bir çizik atın. (Canınızı yakmayın! (Böyle bir amaç gütmeyi öneriyor musunuz?)) Sonra acının olmadığı bir zamana gidin. Gelecekte olası bir zamana. Hissedebileceğiniz yerlere. (Yani yaşamış ve geri gelmiş gibi düşünün.) Mesela çocuğunuz yoksa onun elinden tuttuğunuz bir zamanı, yaşlı değilseniz yaşlılığınızdan bir anı, eşinizi, işinizi ya da kara sarayı. Oradasınız ve şu an orada bir şeyler oluyor. Çizdiğinizde oluşan acı yanınızda değil. Ve orada gerçekten bir şeyler oluyor. Acınız yok. Siz de acınızın olduğu yerde değilsiniz. Aynı çocukluğunuzda, geçmişinizde olmadığınız gibi; artık oradasınız. Oradan, bunun gibi işaretlenmiş noktalara bakıyor olduğunuz zamanlar olabilir. Olabilir çünkü şu an bunu mümkün kılıp, mümkün olduğunu düşünüyorsunuz. Şu an mı? Bu şu anı gördüğünde şu an olmamış olması gibi. Şu an oradayım. Ve sen bu düşünceleri soluduğumdan, tadarken ben aynı düşünceleri solumuyor olabilirim.)
“Aaahhhhh! Hissedebildiniz mi?” gibi bir şey demeyi istemiştim. Ama kolumu çizmem işe yaramadı. Olayın fiziksel olmadığını veya somut bir şey ile karşılaşınca odaklanamadığımı fark ettim. Biraz ara verip daha fazla odaklandım ve kısmen de olsa başardım denilebilir. Şu an burada olmamak ve oraya ait olmak dayanılmaz bir şey. Orasının kokusunu almak ve kapamış olduğum gözlerimi açtığımda orada olmak, alışabileceğim bir şey değil bu. Zamanın içerisinde var olmanın yolu. Yeni bir şey keşfetmiş çocuk gibi bunları anlatmaya çalıştım. Bazen çocuklar sizi sıkabiliyor. Ya da bazen siz çocuklardan sıkılabiliyorsunuz.
Ben kimim? Gerçek miyim yoksa sadece kurgu mu? Sözlerimi iletirken bunları düşündünüz mü? Gerçekten hissediliyor muyum? Samimi miyim yoksa utanmaz mı? Bunlardan bahsetmemi ister misiniz? Siz mi? Sizi gördünüz mü? Bunu düşünmüş müydük? Biz mi? Bizi gördünüz mü? Ben(?) bir şeyler anlatıyorum. Bunlar(?) bir yoldan ulaşmış olanlar. Bunları okuyan, yazan, dinleyen, gören, anlayan, düşünen veya hissedebilen var mı?
Bütün bunları şimdi silsem ne olur? Ne hissedebilirsiniz? Hiçbir şey mi? Mantıklı bir açıklaması da olmaz heralde; silip de ama bunlar var dememin. Sildiğim şeylerin yaşanmış olmasını savunamıyorum… Yavaşça siliniyorum. Gözler kapanıyor ve hayal pamuğundan yavaşça süzlüyorum. Belki de hiç hayal pamuğu olamadım.
S i l i n i y o r. . .
.. . .
. .
Yahu sen de yapmayacakmışsın gibi…
http://aminoapps.com/p/jwxpwu
Yorumlar
Yorum Gönder